23 Kasım 2008 Pazar

Osmanlı Cumhuriyeti

* Film, 1888 yılında başak tarlasında koşan ve sonra Atatürk olduğu anlaşılan çocuğun bir ağaca tırmanıp , kafesteki bülbülü alırken kafasının üzerine düşmesiyle başlıyor. Ardından filmin kararması ile 2007 yılına geliniyor. Filmde Atatürk’ün hiç lider olmaması, Kurtuluş Savaşı’nın yapılmamasıyla cumhuriyet değil Osmanlı Cumhuriyeti’nin günümüze uyarlanmış devamı anlatılıyor. Türkiye Cumhuriyeti yerine Osmanlı Cumhuriyeti’nin devam etmesi, ülkede yabancıların toprakları paylaşması, Ankara’nın başkent olmaması, padişahın olması, hükümetin AB yanlısı olması, tabelaların, plakaların hem Türkçe, hem Arapça olması, padişahın sürgüne gönderilmesi, padişahın kaftanının altında takım elbise olması gibi trajikomik hikayeler ve ayrıntılar yer alacak. Filmin ikinci yarısında ise Atatürk’ün var olduğu bir Cumhuriyet anlatılıyor.

* Yönetmen / Senaryo : Gani Müjde
* Oyuncular : Ata Demirer, Vildan Atasever, Ceyhun Yılmaz, Sezen Aksu, Sümer Tilmaç, Ali Düşenkalkar, Atilla Olgaç, Zuhal Yalçın, Kerem Kupacı, Yusuf Atala, Hakan Vanlı, Belma Canciğer Müjde, Ceren Soylu, Ruhsar Öcal, Özden Özgürdal, Caner Uncuoğlu

* Gittim, Gördüm, Beğendim :) Birçok ince espiri ve günümüzde yaşanan olaylara da dokundurmalar var. Filmde Ankara başkent değil ve ülkenin en doğusu. Padişah dışındakilerin tartıştığı konu : Amerikan mandasımı ? Avrupa birliği ( yada mandası ) ve azınlıkta olan bağımsızlık isteyenler.
* Atatürk olmasaydı durumumuz kesin öyle olurdu buna hiç şüphe yok. İyiki varmış...



13 Kasım 2008 Perşembe

Güneşin Oğlu

Bütün hayatını bir mucize bekleyerek geçiren emekli edebiyat öğretmeni olan Fikri Şemsigil, sonunda bu mucizeyi yaşar ve 'Güneşin Oğlu' olduğunu öğrenir. Fakat yaşadığı mucize, düşündüğünün aksine Fikri Bey'in hayatını alt üst eder. Fikri Bey'in ruhu artık, çevresindeki insanların bedenlerine girip çıkmaktadır. Ve sonunda Fikri Bey, bu kez, yıllarca beklediği mucizeden kurtulmak için, gerçeklerin peşine düşmek zorunda olduğunu anlar. Olaylar çığırından çıkmıştır. Peki, karşı apartmandaki komşusu dünyalar güzeli kız ne olacaktır?
* Okuldan çıkışta, otobüste arkadaşım uzun zamandır sinemaya gitmediğinden bahsetti. Bende en son sinemada izlediğim filmin ''Dünyanın Merkezine Yolculuk'' olduğunu söyledim :) Sınavlar başlamadan önce gitmenin iyi olabileceğini düşündük ve birden karar verip ve izlemeye gidelim dedik. Gittiğimizde başlama süresi en yakın olanlardan en iyi filmdi bize göre :) ve gerçekten girdiğimize deydi. Her karesinden zevk alacağınıza eminim. Filmde argo kelimeler var. Hemde yoğunlukla :)
* http://www.gunesinoglu.com/ adresinden filmle ve oyuncularla ilgili daha detaylı bilgileri bulabilirsiniz.
Oyuncular-----Karakterleri
Haluk Bilginer-----Alper Canan
Özgü Namal-------Şule
Köksal Engür------Fikri Şemsigil
Bülent Yayar------Kurban Murat
Hümeyra----------Saadet Şemsigil
Tansu Biçer--------Burak
Ahmet Kural-------Ahmet
Görkem Yeltan-----Cahide Canan
Burçin Yıldırım-----Oya
Serkan Keskin------Serkan

19 Ağustos 2008 Salı

YAYLA MACERALARI -2- ŞARAP HİKAYESİ

* ERTESİ GÜN ( YILANDAN SONRA :D )
* Bağdaki üzümlerin toplama zamanı geldi. Toplanan üzümlerin bir kısmı kurutulurken bir kısmınada eniştem şarap yapacaktı :) ve gene ben ortaya atılıp: '' Şarap yapmasını bende deneyebilir miyim?'' Herkes durdu ve bana baktı :) İçimde iş yapma isteği vardı :) Kendime yeticek kadar demiyim :P bütün işlemler sonunda bir şişe çıkacak kadar olan üzüm miktarını aldım ve işe koyuldum :)
* Nasıl yapıldığına gelince ( Evde yapabilirsiniz :P )

* Üzümü önce saplarından ayırıyorsunuz.
* Tanelenmiş üzümleri yıkıyıp kurutuyorsunuz.
( Kendimi nedense Emine Beder gibi hissettim :P )
* Üzümleri eziyorsunuz, daha sonra bunları bir bidon içine 3/2 dolu olacak şekilde dolduruyorsunuz.
* Daha sonra maya hazırlayıp içine döküyorsunuz.
* Bu şekilde ağzını kapatarak 25 gün boyunca bekliyorsunuz :)
25. günün sonunda tekrar görüşmek üzere
Not : Yemek proğramlarına çok cüzzi bir miktar karşılığında çıkabilirm :))))

YAYLA MACERALARI -1- YILAN HİKAYESİ :)

* Geçtiğimiz haftasonu yaylaya gittim.Her zamanki çok sıkıcı geçmesini beklerken dönmeden önceki so günlerim baya renkliydi :D
* Sıradan birgündü kahvaltımı yaptım bahçede oturuyordum :P ve aniden eniştemin seslendiğini duydum: ''Sopa getirin bana çabuk.Geçen gördüğüm yılanı buldum.'' ve daha sonra yakalandı etkisiz hale getirildi :s (resimde baygın halde) Bende hava atıcam ya okuldakilere, aniden: ''Durun ben okula götürecem'' dedim. :) Poşete atıp dern dondurucuya ve ertesi günde okula :D
* Not : Gördüğünüz bu yılan zehirlidir :D 1m boyundadır :D

8 Ağustos 2008 Cuma

SENİ SEVİYORUM...


Ani bir sessizlik oldu.
Herşey birden kararı verdi.
Bir ışık aradım ama yoktu,
İçimi aydınlatacak...
Ne ay ne de yıldızlar ne de güneş.
Ya sen!
Sende yoktun.
Issız limandan daha ıssız bir yerde,
Susuz bir ekinden boynum daha bükük halde.
Kaldım oralarda.
Ne gündüzü bildim ne geceyi.
Neden bu yanlızlık, bu özlem ?
Nedir bizi ayıran, uykusuz gecelere koyan?
Yeter olsun rüyalarda buluşmalar.
Teninin tenime
Gözlerinin gözlerime
Dudaklarının dudaklarıma değmesini istiyorum.
Seni istiyorum, sensizliği değil.
Seni seviyorum.

12 Temmuz 2008 Cumartesi

Deniz Yıldızı...

3 yıllık bir ara sonunda yeni albümü ''Deniz Yıldızı'' ile karşımızda. Albüm 24 haziranda çıktı ve bende bir Sezen Aksu fanatiği olarak albümü alanlardanım :) Gerçektende çok hoş bir albüm olmuş. Sezen aksu'ya göre bu albüm daha önce hiç olmadığı kadar kişisel bir albüm olmuş. Benim favori parçam Tanrı'nın Gözyaşları.

TANRI'nın GÖZ YAŞLARI
Bu korkunç kuraklık // Boynu bükük buğday başakları // Bu çorak toprak, bu susuzluk //Tanrı'nın kuruyan gözyaşları // Bebeler ergen doğuyor // Ninniler kahramanlık masalları // Yaşayanlar bu kanlı haritada // Taşırken iki büklüm onca yası // Bir büyük gözaltı hayatımız // Ölü çocuklar coğrafyasında // Kayıplar destanı hikayemiz // Melekler anaların dilsiz yasında // Bu bir bataklık // Yutuyor körpe tomurcukları // Dört kitap yazıyor // Eşittir Tanrı'nın çocukları // Her insan meyillidir ihanete, cinayete // Her insan merhametli ve zalimdir // Bir yandan gücün suç ortaklığında // Bir yandan sızlar vicdan, ilahi bir takiptir.

25 Haziran 2008 Çarşamba

Ya Türkiye Elenmeseydi ?


Gene herkes nefesini tuttu ve maç başladı. Goller atılmaya başladıkça sevinmelerde, tam tersinde hüzünde oldu iki tarafta. Sonuçta ( hakemin yardımı ile ) maç Almanya 3-2 kazandı. Aslında kimse farkında değil. Almanlar ve hakem Türklere iyilik yaptılar. NEDEN Mi ? Çok basit. Hırvatistan maçından sonra olanları hatırlayacak olursak, birçok ilde silahla kutlamaya çıkanlar, birçok kişinin yaralanmasına neden olmuştu. İstanbul, Bursa, Niğde, Adana, Mersin, Samsun, Kahramanmaraş, İzmir, Şanlıurfa, Tokat, Gaziantep. Bunlar sadece gazatelerde yansıyanlar. Hatta daha da ilginç bir yaralanma olayı ise sevinme işini fazla abartıp konvoy sırasındaki arabadan düşen biri :D Şimdi tekrar düşünün. Biz bu maçı da almış olsaydık sizce aynı görüntüler oluşmayacakmıydı ? ( Bence daha fazlasıyla ) Bundan dolayı Almanlara sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Bizim insanlarımız sevinmeyi ve üzülmeyi öğrenmeden bize bu tarz şeyleri yaşatmasınlar :D

18 Haziran 2008 Çarşamba

PAYLAŞMAK NEDİR ?


NEDEN İNSANLAR PAYLAŞMA GEREĞİ DUYARLAR?
PEKİ BİRİLERİNİN SIRLARINI BAŞKALARIYLA PAYLAŞMA GEREĞİ DUYMAKTA NEYİN NESİ EN ÇOK TA BUNU ANLAMIYORUM ???

- AA! BAK SANA BİŞE ANLATACAM ( ÇÜNKÜ ANLATMAZSAM ÇATLARIM ) AMA HAYATIM LÜTFEN BAK ARAMIZDA KALSIN ( DAHA ÖNCE ANLATTI ÇÜNKÜ )
- AAA!! NEDEMEK SÖZ KİMSENİN HABERİ OLMAZ ( EN AZINDAN BU SEFER ANLATMAMAYA ÇALIŞIRIM ) MERAK ETME SEN..!
- BAK ŞU VARYA ……..

DİYE DEVAM EDEN KONUŞMALARDA KESİN BİRİLERİ BİR SIR PAYLAŞMAYA ÇALIŞIR AMA BU SIR OLMAZ. ÇÜNKÜ BİLİNDİĞİ GİBİ SIR BİR KİŞİNİN TEK BAŞINA BİLDİĞİ BİR ŞEYDİR.

DAHA SONRA BU KİŞİ TUTAMAZ KENDİNİ VE BAŞKASINA ANLATIR. O OLAYIN SAHİBİ BUNU DUYUNCA DELİYE DÖNER VE SEN KİMDEN DUYDUN VE NERDEN DUYDUN DEMEYE BAŞLAR. VE SONRA OLAN ONDAN SONRA OLUR HER TARAF SÖZ VERİR BİR DAHA AYNI OLAYIN OLMAYACAĞINA AMA GENE OLUR.

BİRDE BU OLAYIN İÇİNDE MADALYON OLAYI VAR. YANİ BEN BAŞKALARI İÇİN DİYORSAMDA İĞNEYİ ELBETTE KENDİME BATIRMADAN BUNLARI YAZMAM YANLIŞ OLURDU. HERKES BİRBİRİNE BU YÖNDE KIZARKEN HERKESİN AYNEN DEVAM ETMESİ ÇOK SAÇMA. VE DE KENDİ YAPTIKLARINI GÖRMEDEN BAŞLARINI ACIMASIZCA ELEŞTİREN ARKADAŞLARIMIZDA VAR. ( KISACA BAY MÜKEMMELLER )

BU YAZI HEPİMİZE İTAFETENDİR...
BU YAZIDA SUÇLU ARANMAMAKTADIR.
SADECE BİRBİRİMİZİ ELEŞTİRİRKEN DAHA DİKKATLİ OLALIM, KENDİMİZİDE GÖRELİM. ÖNCE İĞNEYİ KENDİMİZE BATIRALIM...
HERKESE SAYGILAR ve SEVGİLER... :)

16 Haziran 2008 Pazartesi

ASKERLİK HİZMETİNDEN MUAF TUTULMA TALEBİ

*Gerçek bir olaydır resmi kayıtlardan alınmıştır !!!

Saygı değer HakimBey.. Saygılarımla size açıklama özgürlüğümü kullanarak bazışeyleri bildirmek istiyorum. Umarım bu durumu en kısa zamanda açıklığakavuşturursunuz.Şu günlerde askerliğe çağrılacağım.Adım Cafer Keskinbıçak .24 yaşındayım ve şu anda 44 yaşında olan Mahmure adındaki dul birbayanla üç yıl önce evlendim.Evlendiğim kadının şu anda 25 yaşında Düriye diye bir kızı var vebabam Ferit Keskinbıçak ise bu bahsetmiş olduğum üvey kızım Düriye ilegeçen yılın ocak ayında evlendi. Böylelikle babam, karımın kızı ileevlendiği için damadım olmuş oldu. Aynı zamanda, üvey kızım da babamlaevlendiği için üvey annem olmuş oldu. Karım geçen sene benden hamilekaldı ve Kamil adını koyduğumuz bir oğlumuz oldu.Oğlum Kamil, üvey kızım Düriye'nin erkek kardeşi ve aynı zamandababamın da hem kayınbiraderi ve hem de torunu, üvey anneminde erkekkardeşi olduğu için benim de dayım oldu.Babamın eşi yani üvey kızım Düriye geçen sene kasım ayında babamdanbir erkek çocuğu dünyaya getirdi ve adını Arif koydular. Arif'te tababamın oğlu olduğu için benimde erkek kardeşim ve de kızımın oğluolduğu için de benim torunum oldu. Yani ben de aynı zamanda torunumolan Arif'in erkek kardeşi oldum. Ayrıca bir annenin evladının babasıeşi olduğuna göre bende eşimin kızının babası olmuş oldum. Aynızamanda kızımın erkek çocuğunun da erkek kardeşi oldum.Kısacası ben şimdi aynı zamanda üvey kızım Düriye'nin oğlu Arif'indebüyük babasıyım.Sayın hakim bey sizden ricam, benim askerlik görevimden muaf olmamyönünde karar vermenizdir.Zira şu anda ben...Babam Ferit Keskinbıçak'ın oğluyum.Babamın üvey kızım ile olan evliliğinden doğan Arif Keskinbıçak'ınbüyükbabasıyım.Aynı zamanda babamın torunu olan oğlum Kamil Keskinbıçak'ın babasıyım.Bu durumda, sizde iyi biliyorsunuz ki mevcut kanunlarımız uyarıncabüyükbaba, baba ve oğul aynı zamanda askerlik yapamazlar...

Saygılarımla. Cafer Keskinbıçak.

Not:Adıyaman ili .... ilçesi ... Asliye Hukuk Mahkemesince...
Adli Tabiplik raporunda belirtilmiş olan psikolojikrahatsızlıklarından ve (!) aile içindeki dengesizliklerden dolayı
Cafer Keskinbıçak'ın askerlik hizmetinden muaf tutulmasına ve askerlikşubesindeki dosyasına bu şekilde işlenmesine karar verilmiştir....

13 Haziran 2008 Cuma

Bir reklamdan uydurma :))

18.000 YTL kredi karti borcum oldugunu ögrenenince; 'Keske korunsaydim'.
diyen babaya

-------------------------------------------
Misafir odasinda baca deligi olmadigi halde 'Anne sobayi bu sene misafir
odasina kuralim mi?' diyen abime, 'Olur, boruyu da k.çina sokariz, kafani
camdan çikarirsin, sorun olmaz.' diyen anneye
-------------------------------------------
Kaza mahalinde elinde cep telefonuyla kosturup '112'nin numarasi neydi?'
diye bagiran sarisina,

--------------------------------------------
Birbirlerine ana avrat küfür eden iki kisinin arasina girip ikisine de
birer tokat atan ve 'Analar kutsaldir, analara küfür etmeyin, o.
çocuklari!!' diyen Karadenizli agir abiye,
----------------------------------------------
Banyonun lambasi yanmayinca elektrikler kesik zannedip yarim saat
gelmesini bekleyen. Beklerken de canim sikilmasin diye televizyon seyreden
kisiye
--------------------------------------------------
Lisedeki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ögretmenimiz Aids' in açilimini
yapiyor: (A)llaha (I)syaneden (D)eyyuslarin (S)onu... diyen hocaya,


BIRER ALKIS ISTIYORUM YAWWWW

4 Haziran 2008 Çarşamba

STAIND - OUTSIDE


And you........................................Ve sen
Bring me to my knees................Beni Diz çöktürüyorsun
Again.............................................Tekrar
All the times.................................Her zaman
That i could beg you please........Sana lütfen diye yalvardığım
In vain...........................................Boşuna
All the times.................................Her zaman
That i felt insecure......................Kendimi güvensiz hissettim
For you.........................................Senin için
And i leave...................................Şimdi bırakıyorum
My burdens at the door.............Yüklerimi kapıda

But i'm on the outside................Ama ben dışarıdayım
I'm looking in...............................İçeriye bakabiliyorum
I can see through you.................Seni görebiliyorum
See your true colors....................Senin gerçek renklerini görebiliyorum
'cause inside you're ugly.............Aslında sen çirkinsin
You're ugly like me......................Sende benim gibi çirkinsin
I can see through you..................Seni görebiliyorum
See to the real you.......................Senin gerçek yüzünü görebiliyorum

All the times..................................Her zaman
That i felt like this won't end......Bunun sona ermeyeceğini hissettim
It's for you.....................................Bu senin için
And i taste.....................................Ve tadıyorum
What i could never have.............Asla sahip olamadığım şeyi
It was from you...........................O sendeydi
All the times.................................Her zaman
That i've cried..............................Ağladım
My intentions...............................Niyetlerim
Full of pride..................................Gurur doluydu
But i waste....................................Ama zamanı boşa harcıyorum
More time than anyone..............Herkesten daha çok.

But i'm on the outside
And i'm looking in
I can see through you
See your true colors
'cause inside you're ugly
You're ugly like me
I can see through you
See to the real you

All the times.................................Her zaman
That i've cried..............................Ağladım
All this wasted..............................Hepsi boşa gitti
It's all inside.................................Hepsi içerde
And i feel......................................Ve hissediyorum
All this pain..................................Tüm bu acılar
Stuffed it down............................Çekildi
It's back again..............................Tekrar Geri döndü
And i lie.........................................Ve ben uzanıyorum
Here in bed...................................Burada yatağımda
All alone........................................Tamamen yanlızım
I can't mend.................................Tamir edemem
But i feel.......................................Fakat Hissediyorum
Tomorrow will be okey..............Yarın güzel olacak

But i'm on the outside
And i'm looking in
I can see through you
See your true colors
'cause inside you're ugly
You're ugly like me
I can see through you
See to the real you

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Doğan CÜCELOĞLU'NUN, Eğitimindeki Katılımcılarla bir konuşmasından alıntıdır.

> Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?
> Bir Katılımcı: Hocam Allah'a Şükür bildiğimiz kadarıyla yok.

> Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?
> Cevap: (neredeyse otomatik olarak çıkar: ÖLÜM

> Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir ama bundan sonra başa gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Başka hiçbir şey insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?
> Katılımcılar: (Burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlarlar)

> Cüceloğlu: Öleceğim belli ise, benim ölümcül bir hastalığım olduğuda açıktır... Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
> Katılımcılar: Hayır

> Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı?
> Bir Katılımcı: Evet var.

> Cüceloğlu: Ya Yarın?
> Bir Katılımcı: Evet.

> Cüceloğlu: Ya 30 yıl sonra?
> Bir Katılımcı: Olabilir.

> Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?
> (Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü; genellikle yaşama böyle bakmamışlardır.)

> Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? , Var mıdır böyle bir garanti?
> Bir Katılımcı: Yoktur Hocam.

> Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini?
> (Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlarlar) ve Bir Katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek?

> Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?
> Bir Katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.

> Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma yada gerginlik yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona, yüreğinizin derininden gelen bir 'Seni gerçekten çok seviyorum' demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?
> (Burada bazı katılımcılar ağlıyordur. Bell i ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir)

> Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde 'Şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim' diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?

22 Mayıs 2008 Perşembe

7.ULUSLAR ARASI MERSİN MÜZİK FESTİVALİ

- FESTİVAL BAŞLADI -
Mersin Uluslararası Müzik Festivali 22 Mayıs – 02 Haziran 2008 tarihleri arasında bir kez daha Mersin’in ulusal ve uluslararası alanda duyulmasını sağlayacak etkinliklere imza atacak. Türkiye'nin kültür ve sanat aracılığıyla tüm dünyaya tanıtılması ve Mersin’in tarihi ve kültürel birikiminin, günışığına çıkarılarak şehrimizin uluslararası alanda marka bir kent olabilmesi amacıyla gerçekleştirilen festivalimiz bu yıl da Mersin’de yaşayanları müziğin evrensel dünyası ile buluşturacak. 7. Mersin Uluslararası Müzik Festivali kapsamında İspanya’dan Azerbaycan’a uzanan yelpazede konuk sanatçılar Mersin’e gelecek ve farklı müzik türlerini izleyenlerle paylaşacaklar. Festival her yıl olduğu gibi Kanlıdivane, Tarsus St. Paulus Müzesi ve Kızkalesi gibi antik mekanların yanı sıra düzenlenecek yerel etkinliklerle de Mersin’in pek çok farklı mekanına sanatı taşıyacak.
EFA üyeliğinin ardından ilk festival
Mersin Uluslararası Müzik Festivali geçtiğimiz yıl ana hedeflerinden birine ulaşmış ve Merkezi Brüksel’de bulunan Avrupa Festivaller Birliği’ne (EFA) 09 Haziran 2007 tarihi itibariyle üyeliğe kabul edilmiştir. Bu yıl EFA üyesi olarak gerçekleştirilecek festivalimiz boyunca Mersinli sanatseverler müziğin keyifli dünyasında bir yolculuğa çıkacak. İzleyenler klasik müzikten dansa, akapella korodan caza kadar pek çok farklı müzik ve gösteri türünü festival süresince bir arada izleme olanağı bulacaklar.

FESTİVAL PROGRAMI

22/05 AÇILIŞ GALA KONSERİ - JANINE JANSEN
23/05 BİLKENT SENFONİ ORKESTRASI
24/05 VOKALİZ GRUBU
25/05 LOS VIVANCOS DANS GÖSTERİSİ
26/05 VİYOLA/AKORDEON İKİLİSİ
27/05 UFUK-BAHAR DÖRDÜNCÜ PİYANO RESİTALİ
28/05 MERSİN DEVLET OPERA ve BALESİ ORKESTRASI
29/05 ECLIPSE DANS VE MÜZİK TOPLULUĞU
30/05 TRIO AEGEAN / AKADEMİ KLARİNET ENSEMBLE
31/05 STRING INSPIRATIONS QUINTET
01/06 ENBE ORKESTRASI
02/06 LEIPZIG STRING QUARTET KAPANIŞ KONSERİ

21 Mayıs 2008 Çarşamba

SENİN BENİ SEVMEYE NİYETİN YOKMUŞ...


Önce tanıştık, konuştuk.
Dakikalar saatleri, saatler günleri, günler haftaları kovaladı.
Biz zamanın nasıl geçtiğini fark edemedik, seneyi devirdik.
Aramızdaki en büyük engeli yol bildik.
Ama senin beni sevmeye niyetin yokmuş...

Pembe bir toz buluntunda yaşarmışım haberim yokmuş.
Gecelere, sığmayan birlikte olacağımız günlerin hayali...
Tarçın kokulu tenim...
Konuşmalardaki yalancı seni seviyorum demeler...
Ama senin beni sevmeye niyetin yokmuş...

Sonra ansızın pembe bulutlardan gerçek dünyaya düştüm.
Şimdi her yerim yara bere içinde.
Ama senin bir suçun yokmuş, ben kendimi kandırmışım.
Sana duyduğum aşk değilmiş, alışkanlıkmış.
Bunları ben söylemedim öyle olduğuna inandırıldım...
Ama senin beni sevmeye niyetin de yokmuş ...

Şimdi...
SENİ SEVDİĞİM İÇİN SENDEN ÖZÜR DİLERİM...

19 Mayıs 2008 Pazartesi

Sevgiliye...

Yağmur yağıyor...
Belli ki nergisler mutlu halinden dans ediyorlar.
O yağmurun altında olmak isterdim ki gözyaşlarım belli olmasın...
Genelde yağmurda yürürken ağlarım.
Kafamı kaldırırım havaya ve yüzümü ıslatmasını izlerim
Tenimi okşayışını, ılıklığını ve bana verdiği huzuru severim...

Bugün hava yine kapandı...
Altında bekledim bulutların ama yağmur yağmadı...
Yere bir kaç damla düştü.
Düşen yağmur taneleri değildi benim gözyaşlarımdı...
Senin için ağlıyordum...

24 Nisan 2008 Perşembe

Günün Fıkrası :))

ORYANTAL POLİS
Günün birinde polis sürücünün birini durdurur. Arabadan iner yanına gider. Maksat yolunu bulmak :)
Polis : İyi günler beyfendi. Ehliyet ve ruhsat lütfen!
Şöför : Buyrun.
P : Alkol aldınızmı, şuraya üflermisiniz ?
Ş : Hayır almadım..
P : ( 0 promil ) Teşekkürler... Acil Yardım çantanız varmı?
Ş : Evet.Bağajda.
Bütün herşeyi kontrol eder ve ceza yazacak bir şey bulamamıştır :) Artık en çareyi daha saçma şeyler sormakta bulur.
P : Mezdeke kasetiniz varmı ?
Ş : ( Şaşırarak ) Evet var. Burda..!
P : İyi koy o zaman.
Adam şaşkın bir şekilde kaseti koymuş. Polis müziğin eşiliğinde oynamaya başlamış...
P : Eeee... Artık bir ellilik yapıştırırsın !!

22 Nisan 2008 Salı


Bir baba ile kızı dertleşiyormuş. Kız babasına, çok sıkıntı çektiğinden, sorunlarla baş edemediğinden bahsetmiş. Babası kızını dinlemiş, dinlemiş ve “Gel, sana bir şey göstereceğim!” diye kızını mutfağa götürmüş. Ünlü bir aşçı olan baba, ocağa üç tane eşit büyüklükte kap koymuş, üçüne de eşit su koymuş ve üçünün de altını aynı miktarda yakmış. Ve birinci kaba bir havuç, diğerine bir adet yumurta, diğerine ise bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeği koymuş. Ve her üçünü de tam 20 dakika pişirmiş. Daha sonra ateşi kesmiş. Sonra masaya 2 tane tabak bir tane de boş bardak koymuş. İlk önce haşlanmış havucu alıp bir tabağa koymuş. Sonra pişmiş yumurtayı diğer tabağa koymuş. Sonra da suya iyice sinmiş ve tam kıvamında kahve görüntüsü olan kahveyi de alıp bir bardağa boşalttıktan sonra kızına dönerek, – Kızım ne görüyorsun? Kızı “Havuç, yumurta ve kahve.” Kızını masaya iyice yaklaştıran baba bunlara daha yakından bakmasını istemiş. Kızının şaşkınlığını gören baba, anlatmasına devam etmiş: – Havuç haşlandığı için yumuşak bir hal aldı. Yumurta, artık pişmekten içi katılaşmış sert bir hale geldi. Kahve ise, (bir yudum alarak) harika olmuş. Tadı da çok hoş. Kız, iyice şaşırarak, “Baba, bunu bana niçin gösteriyorsun?” diye sormuş. “Bak” demiş babası, “Hepsi aynı şekil kapta, aynı sıcaklıkta, aynı dakika pişti. Fakat hepsi bu etkiye farklı tepki verdiler. Havuç ilk başta sertti, güçlü idi; ama kaynatılınca yumuşadı, güçsüzleşti, çözüldü. Yumurta çok kırılgandı, hafifçe dokunsan çatlayabilirdi; ama kaynatılınca içi sertleşti, hatta katılaştı. Bir avuç çekilmemiş kahve ise yine sertti, hepsi birbirine benziyordu. Fakat ısıtılınca ne oldu; bu kahve çekirdekleri, ısındılar, gevşediler ve içinde oldukları suya yayıldılar. Koku yaydılar, tad yaydılar ve suyu “eşsiz tad”da bir kahveye çevirdiler.” Ve kızına, “Kızım sen hangisisin?” diye sormuş adam. “Zorluklarla karşılaştığın zaman nasıl tepki gösteriyorsun? Havuç gibi sıkıntılara, problemlere rastgelince çözülüyor musun, benliğini koruyamıyor musun? Yoksa yumurta gibi katılaşıyor, başta kendin olmak üzere kimseye faydan dokunmuyor mu? Yoksa sen kahve misin? Kendini bitirmek uğruna, kendini ateşe atma pahasına diğer insanlara mutluluk veren, huzur veren, ağızlarına lezzet veren bir sevgi kaynağı mısın? Karar ver yavrucuğum ve bence sen bir kahve ol hayatta. Kahve bulunduğu çevreyi değiştirir, mutluluk soluklarını etrafına yayar. Başkalarının yaşaması uğruna kendini feda et ve bundan sonsuz mutluluk duy...
Peki dostlar biz hangisiyiz acaba?

YEPP Yeni Bir Albüm ...


Murat Yılmazyıldırım'dan yepp yeni bir albüm :)
Ben Düş Sokağı Sakinleri'ni fanatiklik derecesinde seven biriyim.Grubun dağılmasından sonra büyük bir özlem içindeydim fakat solo albümleriyle eskiyi aratmayan parçalarıyla karşımıza ''Düşlerin Ressamı'' olarak çıktı Murat Yılmazyıldırım.Bu son albümü ''ADSIZ'' da yine kendisine ait söz ve müziklerden oluşan 19 parça var. Albümün ilk klip parçası Adsız Özlem isimli şarkıya çekilmiş ve Sanatçı yeğeni Ece Minar ile bu parçada düet yapmış...
Murat Yılmazyıldırım - Adsız Özlem
Gerçekler nerde, hüzünler çoğalmış..
Aşk için kurduğum düşlerin yerini,Kocaman yanılgılar almış.
Geriye dönemem, ölümden beterdir yenilgiler.
Gözyaşlarım birer birer, uykularımda toplanmış.
Gece oldu, sözüm bitti, uykum geldi, yatağım boş, üşüyorum, nerdesin?
Tükendim artık, sen yoktun, hiç olmadın, ben ağladım, sen güldün, nerdeyim?
Sevgiler nerde, gerçekler yalanmış.
Aşk için kurduğum düşlerin yerini,Kocaman yanılgılar almış.
Günleri geçiremem, kalbimden düşer sevişmeler.
Gidişlerim birer birer, özleminde çoğalır.
Gece oldu, sözüm bitti, uykum geldi, yatağım boş, üşüyorum, nerdesin?
Tükendim artık, sen yoktun, hiç olmadın, ben ağladım, sen güldün, nerdeyim?

19 Nisan 2008 Cumartesi

Başlıksız Bir Yazı...

Kendini kötü hissettiğinde
Dibe battığını düşündüğünde
Bırak bat , zemine ulaşmaya çalış
Ama ulaştığında güç alıp yukarı yeniden zıplamak, yükselmek gerek
Ve yukarı çıkarken , bıraktığın şeylere yukarıdan bakıyorsun.
İçin ferahlamış bir şekilde.
...
Yine batıyorum belkide ama bu sefer ne yapmam gerektiğini biliyorum
''Dibe vurmamak için çırpınmak yerine
Daha hızlı düşüp, bir öncekinden daha kuvvetli bir şekilde zıplamak.''
Bunu yapmam lazım...
Çünkü hayat yeniliyor kendini.
Hep birbirine benzer olaylar değilmi yaşadıklarımız !
...
Kendime sorduğumda tek cevapsız kalan soru !!!
NEDEN GÖREMİYORUM,
NEDEN TEKRARLARA İZİN VERİYORUM ???

16 Nisan 2008 Çarşamba

15 Nisan 2008 Salı

Sizin İçinde Benim Kadar Anlamlı mı Sözleri ???

Dido - Life For Rent

Henüz gerçekten evim diyebileceğim bir yer bulamadım
Hiçbir yerde bunu yapabilecek kadar uzun kalmıyorum
Aşık olmadığım için tekrar özür diliyorum
Ama kalbinin tam olarak kırılmadığına aldırıyormuş gibi değilim

Bu sadece bir fikir, yalnızca bir fikir

Ama eğer hayatım kiralıksa ve satın almayı öğrenmiyorsam
O zaman sahip olduğumdan daha fazlasını hak etmiyorum
Çünkü sahip olduğum hiçbir şey gerçekten bana ait değil

Her zaman denize yakın bir yerde yaşamaktan hoşlanacağımı düşünmüşümdür
Dünyayı tek başıma gezmeyi ve hayatımı daha basit yaşamayı
Bu hayale ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok
Çünkü burada gerçekten beni durdurabilecek hiçbir şey kalmadı

Bu sadece bir fikir, yalnızca bir fikir

Ama eğer hayatım kiralıksa ve satın almayı öğrenmiyorsam
O zaman sahip olduğumdan fazlasını hak etmiyorum
Çünkü sahip olduğum hiçbir şey gerçekten bana ait değil

Kalbim bir kalkanken ve onu indirmeyecekken
Başarısız olmaktan, denemeyi bile göze alamayacak kadar korkarken
Yaşadığımı nasıl söyleyebilirim

Sizin İçinde Benim Kadar Anlamlı mı Sözleri ???

Dido - Life For Rent

I haven't really ever found a place that I call home
I never stick around quite long enough to make it
I apologize that once again I'm not in love
But it's not as if I mind
that your heart ain't exactly breaking

It's just a thought, only a thought

But if my life is for rent and I don't learn to buy
Well I deserve nothing more than I get
Cos nothing I have is truly mine

I've always thought that I would love to live by the sea
To travel the world alone
and live my life more simply
I have no idea what's happened to that dream
Cos there's really nothing left here to stop me

It's just a thought, only a thought

But if my life is for rent and I don't learn to buy
Well I deserve nothing more than I get
Cos nothing I have is truly mine

While my heart is a shield and I won't let it down
While I am so afraid to fail so I won't even try
Well how can I say I'm alive

Herkese Selamlar...

Artık bende, benimde, bence bir BLOG'um olsun istedim :)

Ve başladım bir şeyler karalamaya... Bütün arkadaşlarıma duyrulur artık bende yazar oldum...

( Ha olupta ne oldum bilmem )